ChannelPro » Kindle Books Now Outselling Paperbacks at Amazon

Kindle Books Now Outselling Paperbacks at Amazon

ToplumDüşmanı

Dosya 38

LONDRA ÜNİVERSİTESİ’NDEN PROFESÖR COSTAS LAPAVITSAS: KAPİTALİZM PİYASA KURALLARINDAN İBARET DEĞİL Bu kriz özel bankaların sistematik hatasını göstermiştir. Yıllardır özel girişimlerin ekonomiyi düzenleyecek en iyi yol olduğu söylenir. Şimdiyse pek çok ülkedeki özel bankalar riskleri düzgün ölçmek yerine fakir insanlara sömürü kredileri sağlıyor... Londra Üniversitesi’nden Profesör Costas Lapavitsas ile finansallaşmanın neden yaygınlaşarak ekonomiyi yangın yerine çeviren bir balona dönüştüğünü, kriz sonrası finansal sistemi ve küresel ekonomiyi bekleyen gelişmeleri konuştuk. 1970’li yıllarda kâr oranlarındaki düşüşü atlatabilmek için, şirketlerin finansallaşmaya sarıldığını vurgulayan Lapavitsas, reel gelirleri artmayan işçilerin 2000’den sonra borçlandırılmasının krizi kaçınılmaz hale getirdiğini söylüyor. Türkiye gibi, “finansallaşmaya balıklama dalan” ve “bireysel borçlanmanın” oldukça arttığı gelişmekte olan ülkelerin, ihracattaki düşüş ve uluslararası kredilerdeki daralma sonucu zor durumda kalacaklarını belirten Lapavitzas, IMF’nin kısmi müdahaleleri yerine, yapısal reformların gerekliliğini vurguluyor. Lapavitsas, kısa vadede bu adaletsiz sistemin devam edeceğini düşünerek umutsuz olsa da, ilk olarak yapılması gerekenin, finansallaşmadan başlayarak ekonomiyi özel ve bireysel çıkarlardan uzaklaştırıp sosyal ve kolektif çıkara yakınlaştıracak bir değişim olduğunu belirtiyor. »Sayın Lapavitsas, finansallaşma üzerine yoğunlaştığınızı biliyoruz ve bugünkü kriz sürekli finansal bir kriz olarak yansıtılıyor. Acaba bugünkü kriz gerçekten finansal bir kriz mi, yoksa başka sebepler de var mı? Finansallaşma, küresel kapitalizmde 1970’lerden bu yana süregelen bir dönüşüme dayanır. Başka bir deyişle, reel birikimdeki kârlılık savaş sonrasındaki seviyeye ulaşamamış, verimde artış zayıf kalmış, gayrisafi milli hâsılada büyüme her yıl biraz daha düşmüştü. Aynı dönemde neo-liberalizm yükselmeye başlayarak emek ve finans piyasalarında fiyat serbestîlerine olanak sağlamıştı. Bu bağlamda, sermayeler arasındaki temel ilişkiler de değişmeye başlamıştı. İlk olarak, büyük tekelci teşebbüslerin finans yatırımlarına olan güvenleri giderek artmıştı. Borçlanmaları gerektiğinde serbest finans piyasalarını tercih etmeye başladılar. Aynı zamanda, finans piyasasında yaptıkları işlemler ile finansal kârlarını arttıracak seviyeye geldiler. İkinci olarak, faiz getirilerinin düşmesi üzerine bankalar serbest pazarlara yöneldi. Bankalar, yatırım bankacılığı işlemleri aracılığı ile masraflardan, komisyonlardan, menkul kıymet alım satımlarından kazanç elde etmeye başladılar. Çalışan maaşlarının banka aracılığı ile ödenmesi de bankalar için ayrı bir gelir kapısına dönüştü. Ayrıca, bireysel borçlanmalar ve çalışanların tasarrufları bankalara, maaşlar ve ücretler dışında, doğrudan bir gelir alanı yarattı. Buna, ikincil sömürünün bir formu olarak “finansal el koyma” da diyebiliriz. Üçüncü olarak işçiler; barınma, eğitim, sağlık ve diğer kamu harcamaları kademeli olarak azaldığı için bu finansal el koymayı kabul etmeye zorlandılar. Özellikle geçtiğimiz otuz yıllık süre zarfında reel maaşlardaki değişimin az olması işçileri bankalara daha da fazla muhtaç hale getirdi. Borçların giderek artması, mal varlıklarının ve emekli ikramiyelerinin erimesi ve benzer sebeplerden dolayı işçi gelirleri de finansallaştı. Nihayetinde işçi gelirlerinin büyük bir kısmı bankaların geliri haline geldi. 2007 yılında başlayan küresel ekonomik kriz, finansallaşmanın esasına dair çelişkilerin ve gerilimlerin bir sonucuydu. Derin ve yapısal olan bu kriz, ilk olarak finans sektöründe başlamış olsa da daha sonrasında ekonominin diğer alanlarını da girdabına çekti. »2000’de Amerika’daki finans krizinden sonra tekrar bugün neden krizle karşılaşıldı? 2001’den sonra faiz oranları düşük olduğu için İngiltere ve Amerika’da büyük bir konut balonu yaratılmış ve bankalar yoksul işçileri bile borçlanarak ev almaya ikna etmeye çalışır olmuştu. Bankalar, yatırım bankacılığı işlemlerini mortgage piyasasında kullanmaya başladılar. Böylece ticaretten çok daha yüksek miktarlarda kârlar elde ettiler. Spekülasyonlar daha önce benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştı. Fakat sonuçta borçlanmaya dayanan bu yapının çoğu, işçilerin bankalardan aldıkları kredileri geri ödeyip ödeyememelerine bağlıydı. Amerika’daki durağan hatta giderek düşen reel gelirler ile geri ödemelerin düzenli yapılabilmesi pek de kolay değildi. Bu durumda kaçınılmaz sonuç, vadelerde yaşanacak devasa bir çöküş olacaktı ve oldu da. Sonuç olarak talep düştü ve iflaslar arttı. Vadelerin ödenmesi konusunda yaşanan kriz, ekonomiyi bütün olarak içine alan bir resesyona dönüştü. Tersine dönen küresel sermaye akışı ise yoksul ülkeleri daha çok vurdu. Kriz, bu nedenle, tam bir küresel yangına dönüştü. »En kötüsü bitti mi? 2008 sonbaharıyla kıyaslayacak olursak finansal sistemde bir istikrarın sağlandığından söz edebiliriz. Bankalar az da olsa tekrar kâr elde etmeye ve piyasalar kendini toparlamaya başladı. Bunun nedeni de gayet açık: devlet müdahalesi. Devlet, bankalara kayıplarına karşılık garanti verdi. Ayrıca, kamuya ait olan paranın azımsanmayacak bir kısmı aktarılmış, faiz oranları düşürülmüş ve bankalara yüksek miktarlarda nakit akışı sağlandı. Bütün bu önlemler, bankalara yapılan kamu yardımlarının değişik şekilleri. Bankaların istikrarı bir kere devlet tarafından sağlandıktan sonra özel fonlar yeniden borsaya dönebilir ve hisse senedi fiyatlarında iyileşme elde edilebilir. Fakat tüm bu önlemlere rağmen esas sorun çözülemedi. Hala bankalara borçlu birçok insan var. Bunlar normal olarak borçlanmış kişiler değiller. Spekülasyonlarla yaratılan balon vaatler neticesinde bankalardan ev kredisi çektiler. Öte yandan işsizlik artmaya, üretim ise düşmeye devam ediyor. Konut piyasası zayıf durumda. Çalışanlar tüketimlerini engelleyen büyük borçlar altında. Yatırımlarda da durum iç açıcı değil, kredi sıkıntısı ve düşük talep yatırım yapılmasını zorlaştırıyor. Hâlâ gerçek anlamda bir iyileşmeye dair sinyal yok. KAPİTALİZM YÖNETİLEN BİR SİSTEM »Krizin kapitalizmin merkezlerinde patlak vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Daha önce söylediğim gibi, sorun sadece ahbap-çavuş kapitalizmi ya da bozulma değil. Bu finanssallaşmaya bağlı olan yapısal ve sistemik bir kriz. Sistemin şu ya da bu parçası çalışmıyor diyemeyiz çünkü sistem bir bütün olarak çalışmaz halde. Bu da aslında tam olarak, Marksistlerin her zaman söylemiş olduğu gibi, kapitalizmin krizler yaratan bir sistem olduğunu gösteriyor. Daha da önemlisi bu kriz özel bankaların sistematik hatasını göstermiştir. Yıllardır özel girişimlerin ekonomiyi organize edecek, düzenleyecek en iyi yol olduğu söylenir. Şimdiyse Amerika, İngiltere ve diğer ülkelerdeki özel bankalar kredilerini tayin edemiyor ve riskleri düzgün ölçemiyorlar. Bunun yerine fakir insanlara sömürü kredileri sağlıyorlar, yüksek faizler alıyorlar. Ve hala, devlet müdahale etmeye devam ederek başarısız özel bankaları kurtarıyor ve yeniden kâr elde etmelerini sağlayacak koşulları yaratacak çalışmalar yapıyor. Bu esnada, ekonominin geri kalanı daha da derin bir daralmaya sürükleniyor. Bu da bize açıkça göstermektedir ki, neoliberal ve finansal kapitalizm rekabetten ve piyasa kurallarından ibaret değil. Aksine, yönetilen bir sistem ve birkaç kapitalistin diğer insanlar üzerinden yüksek kârlar elde etmesine hizmet ediyor. »Krizden önce, Merkez ülkeler Çevre ülkelere Washington Uzlaşısı ve Post-Washington Uzlaşısı gibi reçeteler dayatıyorlardı. Şimdi, merkez ülkelerin kendilerini kurtaracak bir reçeteleri var mı? 2008’de kısa bir dönem alternatif ekonomik politikaların da mümkün olabileceği düşünüldü. Ne yazık ki bu düşünce hayata geçirilemedi. Aksine, hükümetler finansallaşmanın temel özellikleri değişmezken finans sistemlerini kurtarmak için müdahalelerde bulundular. Burada suçun büyük kısmı Obama yönetimine aittir. Aynı şey İngiltere’de Gordon Brown yönetimi için de geçerlidir. Yeniden düzenlemeyle ilgili bütün söylenenler ‘sözlerden’ ibaret. Bankaların yeniden düzenlemelerle ilgili hiçbir kaygısı yok çünkü biliyorlar ki ne değişirse değişsin batmalarına izin verilmeyecek. Ancak, daralma gitgide derinleştiği ve finanssallaşmanın temel problemleri kendini açıkça belli etmeye başladığı için politikaların belirlenmesinde bir kırılmanın yaşanması olası gözüküyor. Daha önce belirtmiş olduğum gibi, Amerika ve İngiltere ekonomide durgunluğa doğru gidiyor. Bu toplumlar durgunlukla birlikte gelecek olan işsizlik, yoksulluk, suç vb oranlardaki artışa kolayca katlanamazlar. Eğer ekonomi politikalarında önemli değişiklikler yapılabilirse neoliberalizme de bir darbe indirilebilir. FİNANS SİSTEMİNİN DÜZELTİLMESİ ÇOK ZOR »Küresel Ekonomik Kriz sonrası bizi nasıl bir dünya bekliyor? Bu çağımızın en büyük ekonomik bunalımıdır. Yaşanan son krizin de açıkça göstermiş olduğu gibi küresel finans sisteminin işleyişi çok kötü durumda. Gelişmekte olan ülkeler, kendilerini ciddi para sıkıntısı içinde buldular ve bu nedenle bu ülkelerde daralma yaşanmakta. Fakat küresel finans sisteminin düzeltilmesi çok zor. Bunun ilk nedeni özel sektörün çıkarları. İkinci neden ise özel sektör gibi devletin de bundan çıkarının olmasıdır. Küresel finans küresel paraya dayanır. Bu da Amerikan doları anlamına gelir. Bu nedenle güç ilişkilerinin yoksul ülkelerin de fayda sağlayabileceği şekilde değişmesi pek de kolay gözükmüyor. En olası ihtimal, mevcut adaletsiz sistemin bütün gerilimleri ve ikilemleriyle gelecekte de devam edecek olması. »Peki, bu adaletsiz sistemi kökten değiştirecek bir dönüşümün önkoşulları neler? İşçi sınıfı ve muhalifler hangi şekillerde örgütlenmeli? Ekonomiyi özel ve bireysel çıkarlardan uzaklaştırıp sosyal ve kolektif çıkara yakınlaştıracak bir değişim kesinlikle gereklidir. Buna da ilk önce finanstan başlanmalıdır. Kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik bir program Amerika ve İngiltere’de krizle mücadelede faydalı olacaktır. Fakat kamu bankaları demokratik ve şeffaf olmalıdır. Burada amaç başarısız bankacıların yerine devlet bürokratlarını getirmek olmamalıdır. Yapılması gereken ekonomik kurumların kamu ihtiyaçlarına hizmet edebilmesidir. Oluşturulacak program kapsamında ücretler yükseltilmeli, eğitim, sağlık, konut ve diğer alanlara ödenekler arttırılmalıdır. Demokratik olarak yönetilen kamu bankaları, yeşil ekonomi alanlarında yapılacak yatırımlar için uzun vadeli krediler sağlamaya başlayabilir. Bu elbette kamu kontrolü altında olmalıdır. Bunlardan çok azı işçi sınıfı ve tabandan gelen bir baskı olmadan gerçekleştirilebilir. İşçi organizasyonlarının tekrar yeniden güvenilir bir yapı kazanmasına ihtiyaç var. Böylece dönemin koşullarına ve halkın ihtiyaçlarına yönelik fikirler üretilip hayata geçirilebilir. Bu sağlandığı takdirde alternatif sesler örgütlenerek güçlenecektir. Ancak bu şekilde sosyalizm bir kez daha gündeme gelebilir. “IMF’nin krizde önemli bir rolü vardır!” »Bu krizin gelişmekte olan ülkelere yansımaları nasıl olacak? Gelişmekte olan ülkeler ihracatta yaşanan düşüş ve uluslararası kredilerin azalması nedeniyle çok fazla etkilendiler. Unutmamak gerekir ki bu kriz sadece onların suçu değil. Ancak krizin etkisi; gelişmekte olan ülkelerin dış borçlanmaya olan itimatlarına, dünya piyasasına entegre olma seviyelerine ve döviz rezervlerinin kapsamına bağlı olarak farklılıklar gösteriyor. Daha da kötüsü, bazı gelişmekte olan ülkeler de 2000’lerde başlayan ve bireysel borçlanmaya dayanan bu trende ayak uydurmaya başladılar. Türkiye 2001’den sonra dış borçlanma ve rezervlerin birikmesi devam ederken finansallaşmaya balıklama dalan, bireysel borçlanmanın oldukça arttığı orta gelirli ülkelere klasik bir örnek. İhracat ciddi anlamda yara aldığı ve kredi bulmak gittikçe zorlaştığı için Türkiye bu süreçten kötü etkilendi ve yerel ekonomisi de oldukça zayıf gözüküyor. Doğu Avrupa ülkelerinden bazılarının koşullarıysa çok daha kötü durumda. »Krizle beraber gelişmekte olan ülkeler IMF’nin kapısına gitti, Türkiye de yolda. Siz IMF programlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? IMF’nin krizde önemli bir rolü vardır. İlginçtir ki, kredilerin bu kadar yaygınlaşmasının tehlikeleri hakkında uyarıda bulunan ilk kurumlardandır. Kriz ilk çıktığında pozisyonunu adaletli bir şekilde belirledi. Fakat gelişmekte olan ülkeler özellikle, Doğu Avrupa ülkeleri, krizden olumsuz etkilenmeye başlamış ve ihracatları düşmüştü. Bu nedenle döviz kurlarında da bir kriz yaşandı. IMF de verdiği kredilerin geri ödenme şartlarında bazı değişikliklere gitti. Aslında IMF’nin gelişmekte olan ülkelerin özellikle finansallaşma konusunda yaşadığı sıkıntılara ilişkin uzun vadeli bir çözüm önerisi yok. Gerekli olan şey küresel finans sisteminde yapılacak yapısal reformlardır, IMF’nin kısmi müdahaleleri değil.

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut facilisis interdum lacus, nec scelerisque magna vehicula et. Pellentesque nec eros mi. Sed ultricies tellus vel odio pellentesque non congue enim auctor. Fusce fermentum, magna non commodo fringilla, purus metus ultrices purus, ut laoreet est neque eu leo. Praesent suscipit diam nec quam luctus sit amet varius leo fermentum. Proin quis dolor nec diam aliquet bibendum et ac felis. Nunc ut ante vulputate mauris vehicula molestie. Praesent malesuada ipsum ac felis iaculis accumsan. Aenean dui sem, facilisis ut fermentum et, dignissim vitae odio. Donec pretium nisl sit amet nulla pharetra vulputate. In pellentesque bibendum consequat. Nullam eros diam, suscipit non rutrum vel, mollis sed augue. Nulla facilisi. Morbi facilisis, nisi at sodales facilisis, purus arcu luctus risus, ut lacinia metus lorem et metus. Cras tempus semper ante. Cras tincidunt euismod venenatis. Aliquam erat volutpat. Suspendisse tempor congue neque a aliquam.

Curabitur at est vel odio aliquam fermentum in vel tortor. Aliquam eget laoreet metus. Quisque auctor dolor fermentum nisi imperdiet vel placerat purus convallis. Fusce et risus eu justo euismod pellentesque. Suspendisse id viverra est. Aenean feugiat tincidunt urna et tristique. Etiam nunc nulla, elementum id dapibus vel, congue vitae purus. Pellentesque blandit enim eu tellus rhoncus id congue velit cursus. Phasellus interdum interdum ipsum, vel pharetra purus congue sed. Cras convallis elementum elementum.

Praesent dolor turpis, sodales mattis facilisis sit amet, commodo eu diam. Curabitur in neque felis, sed eleifend tellus. Nulla facilisi. Suspendisse vel suscipit eros. Vestibulum euismod turpis vel nunc sodales at vestibulum lectus dignissim. Donec quis magna lacus. Donec ultricies scelerisque purus, eu faucibus lorem tempor id. Cras egestas magna id nunc ullamcorper facilisis. In at est id felis lacinia aliquet. In hac habitasse platea dictumst. Donec molestie, eros ac venenatis posuere, erat dolor varius ligula, tempus interdum nisi dui ut sem. Suspendisse a euismod ligula. Fusce vitae erat orci, quis interdum turpis.

Curabitur quis orci non dolor fermentum tincidunt. Mauris quis massa ante, at semper nunc. Mauris in purus id ante gravida fermentum. Etiam hendrerit risus sit amet purus lacinia sollicitudin. Suspendisse mauris sapien, mattis eget accumsan et, suscipit in diam. Vestibulum nec diam et lectus euismod tempor. Quisque gravida luctus orci. Donec ornare, tellus et faucibus eleifend, felis eros fermentum ligula, in dapibus elit tellus a odio. Vivamus in iaculis justo. Cras convallis, sem id luctus fermentum, lacus lectus scelerisque lacus, id rhoncus est purus id ante.

Lorem ipsum dolor sit amet, consectetur adipiscing elit. Ut facilisis interdum lacus, nec scelerisque magna vehicula et. Pellentesque nec eros mi. Sed ultricies tellus vel odio pellentesque non congue enim auctor. Fusce fermentum, magna non commodo fringilla, purus metus ultrices purus, ut laoreet est neque eu leo. Praesent suscipit diam nec quam luctus sit amet varius leo fermentum. Proin quis dolor nec diam aliquet bibendum et ac felis. Nunc ut ante vulputate mauris vehicula molestie. Praesent malesuada ipsum ac felis iaculis accumsan. Aenean dui sem, facilisis ut fermentum et, dignissim vitae odio. Donec pretium nisl sit amet nulla pharetra vulputate. In pellentesque bibendum consequat. Nullam eros diam, suscipit non rutrum vel, mollis sed augue. Nulla facilisi. Morbi facilisis, nisi at sodales facilisis, purus arcu luctus risus, ut lacinia metus lorem et metus. Cras tempus semper ante. Cras tincidunt euismod venenatis. Aliquam erat volutpat. Suspendisse tempor congue neque a aliquam.

Curabitur at est vel odio aliquam fermentum in vel tortor. Aliquam eget laoreet metus. Quisque auctor dolor fermentum nisi imperdiet vel placerat purus convallis. Fusce et risus eu justo euismod pellentesque. Suspendisse id viverra est. Aenean feugiat tincidunt urna et tristique. Etiam nunc nulla, elementum id dapibus vel, congue vitae purus. Pellentesque blandit enim eu tellus rhoncus id congue velit cursus. Phasellus interdum interdum ipsum, vel pharetra purus congue sed. Cras convallis elementum elementum.

Praesent dolor turpis, sodales mattis facilisis sit amet, commodo eu diam. Curabitur in neque felis, sed eleifend tellus. Nulla facilisi. Suspendisse vel suscipit eros. Vestibulum euismod turpis vel nunc sodales at vestibulum lectus dignissim. Donec quis magna lacus. Donec ultricies scelerisque purus, eu faucibus lorem tempor id. Cras egestas magna id nunc ullamcorper facilisis. In at est id felis lacinia aliquet. In hac habitasse platea dictumst. Donec molestie, eros ac venenatis posuere, erat dolor varius ligula, tempus interdum nisi dui ut sem. Suspendisse a euismod ligula. Fusce vitae erat orci, quis interdum turpis.

Filed in: Media Tags: ,

You might like:

Amazon Sales Up 40% in 2010 Amazon Sales Up 40% in 2010

2 Responses to "Kindle Books Now Outselling Paperbacks at Amazon"

  1. admin says:

    Curabitur quis orci non dolor fermentum tincidunt.

  2. admin says:

    Mauris quis massa ante, at semper nunc.

Leave a Reply

Submit Comment
© 2014 ChannelPro. All rights reserved. XHTML / CSS Valid.
Proudly designed by Theme Junkie.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol